23 Kasım 2009 Pazartesi

yalnızlıklar







...



"ben ninemi yalnızlık sanmıştım bir keresinde.

o yıllarda söylenceler eşkıya türküleriyle başlardı
ninemim sesinden keklik ötüşmeleriyle çınlayan
keklik kokulu ormanlar geçmezdi hiç;
dağlar geçerdi
geçerse;
kanlı,
fermanlı
ve dumanlı dağlar geçerdi.
..

ben yalnızlığı sensizlik sanmıştım her keresinde.

o yıllar henüz elektrik gelmemişti baklan'a
geceler şeytan kandilleri ve çıralarla aydınlatılan
birer yalnızlıktı.
güneş görme yetimizin sınırında batınca,
dağlar el ele verirdi hemen;
cinler çoğalırdı yavaş yavaş
ve cinler nedense
hep ninemin tanıklığında evlenirlerdi.

..

ben sensizliği yalnızlık sanmıştım her keresinde.

yüzün gelirdi bir yerlerden bir ülke,
kokun geli
rdi bir bahar
ve gül
üşün gelirdi ve bir düş gibi,
ille de kendini kendine vurmuşluğun gelirdi de;
ben hep şarkı sanırdım gökyüzünü
kim bilir kimin söylediği.

..

ben sensizliği yalnızlık sanmıştım her keresinde.
(yalnızlık bende bensizlikti oysa;
ya da bende birçok ben.)
..

ben sensizliği yalnızlık sanmıştım her keresinde.

sensiz kalmamak için sendim o vakitler
seni uyuyordum sürekli,
seni içiyordum çay diye,
cennet diye seni düşlüyordum
..

ben yalnızlığı sensizlik sanmıştım her keresinde.

tenler coğrafyası alışkanlıkla geçiliyordu o vakitler.
sevişmeler tek başına değildi henüz;
her dudakta bir toplum nefes alıyordu,
her bakış pencereler kadardı
ve her dokunuş dokunuşlardan kopmuş
küçük bir bağıştı;
adı vardı sevişmenin,
mühürlenmiş rengi sonra,
tanrısı,
hep vardı.
..

ben sizsizliği yalnızlık sanmıştım her keresinde.

laleleştirilmiş bir lale açmıştı o gün yastığımızda,
gözleri çırılçıplak bir arzu'ydu güler'ken;
ve biz bedeni küçülmesin diye
adını almıyorduk ağzımıza.
öpe öpe büyütmüştük çünkü onu;
öpe öpe geçmiş
ve gelecekten.
çünkü her zamanki gibi,
şimdi,
şimdide değildi.
..

ben sensizliği yalnızlık sanmıştım her keresinde,

alevin cürmüydü kum düşü;
bir elma hangi nakışa yakışırsa
ordaydı yaprağın ölümü
ve her pusula kendini gösteriyordu önce,
her bıçak kendine batıyordu
ve gerçekler öyle yalandı ki o yıllarda,
böcekler bile herşeye inanıyordu;
otlar ve taşlar bile,
her şeye.
..

ben neyi yalnızlık sanmıştım bir keresinde?

sulardan bana akanı bilmiyordum o vakitler,
elmalardan, vitrinlerden, bebeklerden
bana akanı bilmiyordum.
pencere camı çatlasa
içimde bir cam fabrikası yıkılırmış bilmiyordum.
güzelliklerim güzelliklerinizdendi
güzelliklerimi bilmiyordum.
çirkinlikler varmış insanı büyüleyen,
bilmiyordum.
..

ben yalnızlığı ne sanmıştım bu keresinde? "



...

13 Kasım 2009 Cuma

kayıp aranıyor




...

"kimine dar, kimine bolsun; pazartesi! pazartesi! sanki pazar birşeymiş de onun bir de yarını var, ertesi günü var. ertesi günü yapacak işlerin içinde hep aynı olanı bir yana bırakırsak bize saat olarak ne kalır?

geç git pazartesi sen de!.. sende de iş yok. sen de salıya doğru kalem tutarak, apteshaneye giderek, daktilo yazarak, otobüse binerek, sümkürerek, vapura atlayarak, merhaba diyerek, bilet alarak, pazarlık ederek ki bir şarkı bile mırıldanmadan, ıslık çalmayı bile hatırlamadan, aşktan göz açamadan, bir güzel yüz bile göremeden; yalan söyleyerek, insanoğlundan insanoğluna kötü haberler ileterek, çarşambaya doğru yürüyen budala bir salı ile kol kola geçip gideceksin. yine çarşamba, yine perşembe, işte cuma! cumartesi... hele bu ertesiler yok mu ertesiler? bu ertesiler o kendilerini bir şey sanan insanlara benzerler. sanki devam ediyorlar. sanki bir bayramı, bir oh deyişi, bir sevişmeyi, bir sulhu, bir özgürlüğü,bir oyunu, bir aşkı devam ettiriyorlar; yalancılar!

pazartesi!
yürü geç git!
lalettayin bir mart gününün lalettayin bir pazartesisi! gideceksen git! pencereye üç beş damla insanın içini ürperten buz gibi bir su, mangallı odanın bir isim yazdığım, bir şekil çizdiğim camlara buğudan başka güzel ne getirdin?ta uzaklarda, kel tepelerin üzerine abanmış yağmur bulutlarınla, kar toplayarak gökyüzünde dur da bir lahzada konuşalım. niçin geldiğini bir anlayalım senin. bana insanlardan, dünyadan yeni bir şey mi getirdin?? şu sıcak atkılarına sığınarak, ceketlerinin yakasını kaldıranlara bir serüven mi hazırlıyorsun?

kim bilir, belki de bu saatte beyoğlu'nda bir evde bir kadın bir erkekle kavga ediyordur.onun da ismi nevin'dir!

az sonra, pazartesi isimli saatlerin on dakikası geçinceye kadar bir zaman içinde kanlı canlı, ondüleli, rujlu nevin onaltı yerinden bıçaklanıverecek... fransa'da kabine düşecek..ingiltere'de bir lord evlenecek, bir uçak düşecek, bir diğeri roma hava meydanından paris'e kalkacak.

dağların içinde bir tren gidiyor bak! tam tünele girmek üzere. bakın, şu dolmuşta bir şeyler oldu,bir adam ezilmiş mi, bayılmış mı ? nedir ? eczaneye götürüyorlar. hastanenin birinde bir adamın kalbine ameliyat yapıyorlar; bir başkasının karnından su alıyorlar; birine narkoz veriyorlar; birinin ayağını kesiyorlar...

düşünürüm, düşünürüm bunu da: iki kişiyi, tenha bir sinemada, yan yana, içleri hazdan ışıklar içinde, yürekleri dudaklarında, şehvet ıslık gibi, yılan gibi, temmuz geceleri gibi yıldızlı, sıcak ağır kokulu; dudak dudağa, eller ellerde, bir kadınla kaybolmuş bir erkek...

çocuklar doğuyor. tibet'te çocuklar doğuyor. amerika'da çocuklar doğuyor. asya'da çocuklar doğuyor. afrika ormanlarında bir fil beş adamı kovalıyor. bir kadın tarlada doğuruyor.bir kadın hastanede doğuramıyor...

hey pazartesi!övünebilirsin,isminle değil; yukarıda saydıklarımla. sen istanbul'da mart içinde bir pazartesi olarak değil ama. amerika'ya daha şimdi giriyorsun.japonya ötelerinde, büyük okyanusun bir yerinde az sonra sen bir salısın budala!

ulan pazartesi! sen bir tarafta pazar, bir tarafta salısın; serseri herif! ne diye istanbul'da bize "pazartesiyim" diye kafa tutarsın.elimde olsa tutarım seni şu saniyede; bakarım sonra dünya yüzüne: bir çocuğun yalnız kafası çıkmıştır, bir adam durmadan son nefesinde.

bir kadın hep o sarılma anındadır, bir parmak kalkmış daktilonun başında bekliyor.hep seni bekliyorlar geçsin gitsin diye, köpek! giden bir araba durmayacağına göre ne yapar acaba? bırak bizim tüneli, bir uçağı düşün; duramaz, ehh gidemez de... köpek hep mi havlayacak? hani buna havlamak da denmez. tavuk yumurtayı yumurtlamayacak, ben ben ben ben ben...."


...