23 Eylül 2010 Perşembe

uyuyan adam




...
"yalnızsın, ve yalnız olduğun için de saate hiç bakmaman dakikaları hiç saymaman gerek. postadan çıkan evrakı ellerin heycandan titreyerek açmamalısın artık, içinden, seni topu topu yetmiş frankçığa, hem de üzerine markan kazınmış bir pasta takımına ya da batı sanatının en değerli eserlerine sahip olmaya çağıran bir el ilanı çıktığında düş kırıklığına uğramamalısın artık.
umut etmeyi, girişimde bulunmayı, başarmayı, diretmeyi, unutmalısın."
..
"yalnızsın. yalnız bir adam gibi yürümeyi, aylak aylak dolaşmayı. sürtmeyi, bakmadan görmeyi, görmeden bakmayı öğreniyorsun. saydamlığı, hareketsizliği, varolmayışı öğreniyorsun. bir gölge olmayı ve insanlara sanki hepsi birer taşmış gibi bakmayı öğreniyorsun."
...

20 Eylül 2010 Pazartesi

tol





...

"devrim, vaktiyle bir ihtimaldi ve çok güzeldi."

"ülke güvercine kesmişti.
şair'e göz kırptım, o gülerek dilini çıkardı.
pencereden dışarı baktım tren uçsuz bucaksız bir bozkırda ilerliyordu.
bir fermuarı çeker gibi..."

"kargaşada bir düzen var."

"küçük bir açıklık kalmıştı fotoğrafların arasında, her defasında sol gözüm o açıklığa rast geliyordu ve ben sadece sol gözümle ağlıyordum. o açıklığı kapatıp aynayı tamamlamaya cesaret edemiyordum. sol gözüm yaşayan, hatırlayan yanımdı benim. bu yanım hatırlamalarla, minvali hiç değişmeyen bir ömrü tamamına erdireceğimi sanıyordum. sol gözüm son kez aynayadaki açıklıkta kendisine bakarken, ben yine aynı ofisten aynı meyhaneden aynı eve yürüyecek, aynı o'na yakaracak ve neden sonra elimde bir tabancayla, kalan yirmidört kutucuğu da karalayıp gölgelere çekilecektim.
yanılmışım.
hayatım, artık varlığından bile emin olmadığım bir şehre akacaktı aniden. nihayet ruhumun fermuarını çekebilecektim.
ve haysiyet denklemime bir çekidüzen verebilecektim..."

...