17 Temmuz 2011 Pazar

puslu kıtalar atlası







"...düşünüyorum öyleyse varım. oldukça makul. fakat bundan tam tersi bir sonuç, varolmadığım, bir düş olduğum sonucu da çıkar: düşünen bir adamı düşünüyorum. düşündüğümü bildiğim için, ben varım. düşündüğünü bildiğim için, düşlediğim bu adamın da varolduğunu biliyorum. böylece o da benim kadar gerçek oluyor. bundan sonrası çok daha hüzünlü bir sonuca varıyor. düşündüğünü düşündüğüm bu adamın beni düşlediğini düşlüyorum. öyleyse gerçek olan biri beni düşlüyor. o gerçek ben ise bir düş oluyorum..."

(arka kapaktan)


bit palas






"gidemeyenlerden olmanın en kötü yanı gidememek değil kalamamaktır aslında; seni kışkışlayan topraklarda penah aramaktır hala..."


...

15 Nisan 2011 Cuma

korkma ben varım






"Aşık olunca hayatın mantığına yaklaştığımızı zannederek mantığın sınırlarının dışına çıkarız. Mantıksız kafa, mesnetsiz umutlarla dolup taşar. En büyük sevinçler, 24 ayar alınganlıklardan doğar."

"Sana rastlayıncaya kadar, deli gömleğimin üstüne hep en iyi marka kazakla, ceketler giydim."

"Bütün şarkılarda senden bahsediliyormuş, onu farkettim.
Ezelden beri o nazlanan senmişsin.
Saray çatılarında senin için düello yapılmış...
Hani insan bazen gökte yabancı bir cisim görür de gözlerine inanamaz ya, yanındakine 'Benim gördüğümü sen de görüyor musun?' diye sorar.
Ben de seninleyken gözlerime inanamıyordum. Kulaklarıma inanamıyordum. Vücudumdaki hiçbir hücreye inanamıyordum."

"Artık, su olsam sana doğru akarım, uçak olsam sana doğru uçarım, erik olsam sana doğru yuvarlanırım."

"Abidin Dandini'ye 'Aşkın gerçekte ne olduğunu kimse bilmiyor, değil mi?' diye soruverdim. Elini omzuma koydu. Derdimi anlıyormuşçasına başını sallayarak iç çekti: 'eminim bir gün sen de hayatının kadınına rastlayacaksın evlat... Ve ona şöyle diyeceksin "Ben evli bir adamım" "

"... yine de Şebnemle birlikteyken Ümit Usta'nın programına çıkmış kızarmış tavuk kadar mutluydum.
Sık sık buluşuyorduk. Zambaklar tarafından büyütülmüştü sanki. Tırnaklarının kenarlarını yemesini gayet iyi anlıyorum. Onun kadar güzel kim olsa, tırnak, saç, dudak yerdi. Parmaklarındaki tadı hiç bir meyvede bulamıyor olmalı. İradeyi kilit altına alan bir cazibesi vardı; yasalardaki boşluktan faydalanıyordu sanki. Hukukun üstünlüğünü aşan güzelliği sayesinde asla hapse girmeyeği, cinayetten bile yırtacağı kesindi."