13 Kasım 2009 Cuma

kayıp aranıyor




...

"kimine dar, kimine bolsun; pazartesi! pazartesi! sanki pazar birşeymiş de onun bir de yarını var, ertesi günü var. ertesi günü yapacak işlerin içinde hep aynı olanı bir yana bırakırsak bize saat olarak ne kalır?

geç git pazartesi sen de!.. sende de iş yok. sen de salıya doğru kalem tutarak, apteshaneye giderek, daktilo yazarak, otobüse binerek, sümkürerek, vapura atlayarak, merhaba diyerek, bilet alarak, pazarlık ederek ki bir şarkı bile mırıldanmadan, ıslık çalmayı bile hatırlamadan, aşktan göz açamadan, bir güzel yüz bile göremeden; yalan söyleyerek, insanoğlundan insanoğluna kötü haberler ileterek, çarşambaya doğru yürüyen budala bir salı ile kol kola geçip gideceksin. yine çarşamba, yine perşembe, işte cuma! cumartesi... hele bu ertesiler yok mu ertesiler? bu ertesiler o kendilerini bir şey sanan insanlara benzerler. sanki devam ediyorlar. sanki bir bayramı, bir oh deyişi, bir sevişmeyi, bir sulhu, bir özgürlüğü,bir oyunu, bir aşkı devam ettiriyorlar; yalancılar!

pazartesi!
yürü geç git!
lalettayin bir mart gününün lalettayin bir pazartesisi! gideceksen git! pencereye üç beş damla insanın içini ürperten buz gibi bir su, mangallı odanın bir isim yazdığım, bir şekil çizdiğim camlara buğudan başka güzel ne getirdin?ta uzaklarda, kel tepelerin üzerine abanmış yağmur bulutlarınla, kar toplayarak gökyüzünde dur da bir lahzada konuşalım. niçin geldiğini bir anlayalım senin. bana insanlardan, dünyadan yeni bir şey mi getirdin?? şu sıcak atkılarına sığınarak, ceketlerinin yakasını kaldıranlara bir serüven mi hazırlıyorsun?

kim bilir, belki de bu saatte beyoğlu'nda bir evde bir kadın bir erkekle kavga ediyordur.onun da ismi nevin'dir!

az sonra, pazartesi isimli saatlerin on dakikası geçinceye kadar bir zaman içinde kanlı canlı, ondüleli, rujlu nevin onaltı yerinden bıçaklanıverecek... fransa'da kabine düşecek..ingiltere'de bir lord evlenecek, bir uçak düşecek, bir diğeri roma hava meydanından paris'e kalkacak.

dağların içinde bir tren gidiyor bak! tam tünele girmek üzere. bakın, şu dolmuşta bir şeyler oldu,bir adam ezilmiş mi, bayılmış mı ? nedir ? eczaneye götürüyorlar. hastanenin birinde bir adamın kalbine ameliyat yapıyorlar; bir başkasının karnından su alıyorlar; birine narkoz veriyorlar; birinin ayağını kesiyorlar...

düşünürüm, düşünürüm bunu da: iki kişiyi, tenha bir sinemada, yan yana, içleri hazdan ışıklar içinde, yürekleri dudaklarında, şehvet ıslık gibi, yılan gibi, temmuz geceleri gibi yıldızlı, sıcak ağır kokulu; dudak dudağa, eller ellerde, bir kadınla kaybolmuş bir erkek...

çocuklar doğuyor. tibet'te çocuklar doğuyor. amerika'da çocuklar doğuyor. asya'da çocuklar doğuyor. afrika ormanlarında bir fil beş adamı kovalıyor. bir kadın tarlada doğuruyor.bir kadın hastanede doğuramıyor...

hey pazartesi!övünebilirsin,isminle değil; yukarıda saydıklarımla. sen istanbul'da mart içinde bir pazartesi olarak değil ama. amerika'ya daha şimdi giriyorsun.japonya ötelerinde, büyük okyanusun bir yerinde az sonra sen bir salısın budala!

ulan pazartesi! sen bir tarafta pazar, bir tarafta salısın; serseri herif! ne diye istanbul'da bize "pazartesiyim" diye kafa tutarsın.elimde olsa tutarım seni şu saniyede; bakarım sonra dünya yüzüne: bir çocuğun yalnız kafası çıkmıştır, bir adam durmadan son nefesinde.

bir kadın hep o sarılma anındadır, bir parmak kalkmış daktilonun başında bekliyor.hep seni bekliyorlar geçsin gitsin diye, köpek! giden bir araba durmayacağına göre ne yapar acaba? bırak bizim tüneli, bir uçağı düşün; duramaz, ehh gidemez de... köpek hep mi havlayacak? hani buna havlamak da denmez. tavuk yumurtayı yumurtlamayacak, ben ben ben ben ben...."


...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder